“Kaybolduk değil mi heval, yola inmeden önce?” Bu soruma gülerek karşılık verdi Sefkan. Önce havaya baktı, ardından da avuçlarında oynadığı karı top haline getirip birkaç metre öteye fırlattı. Gözlerini bir süre kıstı ve o yumuşak üslubuyla konuşmaya başladı: “Biz zaten doğru yolu bulmak için çıkmadık mı yola? Şu dünyada kaybolmayan ne var söyler misin? Biz Kürtler neredeyse tarihin derinliklerinde kaybolmamış mıyız? Kardeş kardeşi, anne evladını kaybetmemiş mi? Dilimiz kayıp, kültürümüz kayıp, ...